Skoda’ nın ilk suv modeli olarak dikkat çeken 2017 Skoda Kodiaq, Berlin’de tanıtıldı. 2017 Skoda Kodiaq sonunda örtüsünü kaldırdı.
VisionS konseptinden yola çıkılarak tasarlanan 2017 Skoda Kodiaq, köşeleri hatları ile dikkat çekiyor. Ön bölümde Led farlar ile donatılan 2017 Skoda Kodiaq, düz çamurlukları,alt kapı bölümündeki şişkin yapısı ve kalın D sütunları ile dinamik ve güçlü bir görünüme sokulmuş.
Ayrıca gövde altındaki koruma ile olası çiziklerin ve hasarlarında önüne geçilmesi amaçlanmış.
4697 mm uzunluğunda, 1882 mm genişliğinde,1676 mm yüksekliğinde olan 2017 Skoda Kodiaq, 17-18 ve 19 inçlik jant seçenekleri ile satışa sunulacak. 2791 MM aks mesafesine sahip olan 2017 Skoda Kodiaq, 5 koltuklu versiyonunda koltuklar dik konumdayken 720 litre, yatık konumdayken ise 2065 litre bagaj hacmi sunuyor.
İç bölüme geçtiğimizde ise Volkswagen modellerinde gördüğümüz direksiyon simidi, gösterge paneli bizi karşılıyor.Dikey konumlu havalandırma kanallarına sahip olan 2017 Skoda Kodiaq, dokunmatik ekran ve havalandırma kanalları ile de donatılmış.
2017 Skoda Kodiaq motor seçeneklerinde ise 1.4 ve 2.0 benzinli üniteler ile 2.0 dizel ünite yer alıyor.1.4 litrelik benzinli motor seçeneği ise 125 beygir ve 150 beygir olarak iki farklı versiyona sahip olan 2017 Skoda Kodiaq, sırasıyla 200 ve 250 Nm tork üretiyor. 2.0 litrelik benzinli ünite ile ise 180 beygir güç ve 320 nm tork üretebiliyor.
2017 Skoda Kodiaq 2.0 litrelik dizel motor seçeneğinde ise iki seçenek sunuyor. Bu seçeneklerden birincisi 150 beygir güç ve 340 nm tork üretiyor. İkinci seçenek ise 190 beygir güç ve 400 nm tork üretiyor.
2017 Skoda Kodiaq vites seçeneklerinde ise 6 ileri manuel, 7 ileri otomatik ve 6 ileri otomatik yer alıyor.
2017 Skoda Kodiaq fiyatı henüz açıklanmadı. Sene sonuna doğru fiyat listesi açıklanacak olan 2017 Skoda Kodiaq, büyük ihtimalle Türkiye’de 85 bin TL bandından satışa sunulacak.
Yılın en çok merak edilen telefonlarından biri olan iPhone 7 nihayet tanıtıldı. Bende bu konu hakkında bir yazı derledim. iPhone 7 tasarım ve teknik özellikleri itibariyle neler sunuyor? İşte tüm detaylarıyla yazımızda...
iPhone 7 Tasarım Özellikleri
Söze tasarımdan başlayacak olursak; iPhone 7 tasarım noktasında radikal bir değişim sunmuyor. Apple, iPhone 6 modelinden bu yana sürdürdüğü tasarım anlayışını genel hatlarıyla yeni iPhone'da da koruyor. Ancak tasarımda radikal farklılıklar da yok değil.
Daha önceki iPhone modellerinde tasarımı olumsuz etkileyen anten şeritleri iPhone 7’de kasanın alt ve üst bölümüne yuvarlatılarak konumlandırılmış. Arka bölümdeki anten şeritlerinin azaltılması sayesinde telefonun arka bölümünün daha sade ve göze hoş gelen bir görünüme kavuştuğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Yeni iPhone’da tasarım noktasında dikkat çeken bir diğer nokta ise 3.5 mm kulaklık girişinin telefondan kaldırılması oldu. Kulak girişini yeni iPhone modellerinde kullanmayan Apple, bunun yerine telefonlara ikinci bir hoparlör çıkışı yerleştirmiş. Bu gelişme ile birlikte iPhone 7 artık stereo kalitesinde ses deneyimi sunacak.
Yeni iPhone’de ses ve veri akışı Lightning portu üzerinden sağlanacak. Apple ayrıca 3.5 mm kulaklık girişine sahip kulaklıklar için de kutu içerisinde bir dönüştürücüye yer verecek.
Dayanıklılık
Android tarafında yıllardan beri kullanılan suya dayanıklılık nihayet iPhone modellerinde yer aldı. Apple’ın suya dayanıklı ilk telefonu iPhone 7 oldu. Yeni nesil iPhone, Apple Watch akıllı saat gibi IP67 sertifikasına sahip. Bu sertifika telefonun maksimum 1 metre derinlikte 30 dakika boyuncu su sızıntılarına karşı dayanıklı olacağı anlamına geliyor.
Ekran
Apple iki nesildir sürdürdüğü 4.7 inç büyüklüğünde ve 750 x 1334 piksel çözünürlüklü ekranı iPhone 7 modelinde kullanmaya devam ediyor. IPS LCD tabanlı ekran inç başına 326 piksel yoğunluğu sunuyor. Telefonda yer alan ekranın basınca duyarlı olduğunu belirtelim.
Apple yeni iPhone'da her ne kadar ekran boyutu ve çözünürlük seviyesini artırmasa da, görüntü kalitesinde önemli iyileştirmeler sağlamış görünüyor. 9.7 inçlik iPad Pro’nun ekran noktasında sağladığı gelişimin benzerini bu defa yeni iPhone’da görüyoruz.
9.7 inçlik iPad Pro, Apple’ın ürünlerinde kullandığı en gelişmiş ekrana sahip. iPhone 7 yeni nesil ekran teknoloji sayesinde daha geniş yelpazede daha iyi bir renk kalitesi ve %25 oranında daha fazla parlaklık sunuyor.
Donanım
iPhone 7’ye dört çekirdekli Apple 10 Fusion işlemcisi güç veriyor. 16 nm üretim sürecine sahip dört çekirdekli işlemci ilk gelen bilgilere göre yoğun iş gücü altında 2.4 GHz hıza erişebilecek.
Apple göre yeni işlemci selefine göre CPU tarafından %40, GPU tarafından ise %50 daha güçlü.
Yeni iPhone ile birlikte nihayet depolama tarafında önemli bir yükseltme gerçekleştirildi. Artık 16 GB’lık iPhone modellerini görmeyeceğiz. Giriş modelde 32 GB dahili depolama kullanılacak. Telefonun diğer depolama seçenekleri 128 GB/256 GB şeklinde olacak.
RAM tarafından ise bir artış yaşanmadı ve 2 GB RAM kullanımı sürdürüldü.
Kamera
iPhone 6s’ten iPhone 7 modeline geçişte kamera tarafında önemli bir yükseltmenin yaşandığını söyleyebiliriz. iPhone 7 selefi gibi 12 megapiksel çözünürlüklü bir kameraya sahip. Daha büyük bir sensörün yer verildiği yeni iPhone artık OIS özelliğini donanımsal anlamda destekliyor.
OIS desteği sayesinde iPhone 7 ile çekilecek görüntülerde kayma ve bozulmalarının önemli ölçüde önüne geçilecek.
iPhone 6s’te 1/3 inç büyüklüğünde kamera sensörü kullanan Apple, iPhone 7’de daha büyük bir sensöre yer veriyor. Yeni iPhone'da yer alan 1/2.6 inç büyüklüğündeki sensör, selefine göre daha iyi renk ve alan derinliği sağlayacak. Arka kameraya bu defa çift LED flaş yerine dört LED’li True Tone Flash eşlik ediyor.
iPhone 7’de ayrıca daha büyük bir lens kullanılıyor. iPhone 6s serisinde arka kameralarda f/2.2 lenslere yer veren Apple, yeni nesil iPhone'da ise f/1.8 diyafram açıklığına sahip lens kullanıyor.
iPhone 7 bu sayede selefine göre özellikle karanlık ve düşük ışık koşullarında daha iyi çekimler gerçekleştirecektir. Telefonun ön bölümünde ise f/2.2 lense sahip 7 megapiksel kamera yer alıyor.
Batarya
iPhone 6s’te 1.715 mAh büyüklüğünde bir pile yer veren Apple, iPhone 7 modelinde 1.960 mAh kapasiteli bir pil kullanıyor.
Kapasite noktasında gerçekleşen artış kayda değer görünmese de, A10 işlemcisinin çalışma verimliliği ve diğer yeni nesil donanımların pil kullanımına nasıl bir etki göstereceğini daha sonra gerçekleştireceğimiz detaylı incelemelerde göreceğiz.
iPhone 7 Fiyatı ve Çıkış Tarihi
iPhone 7, 16 Eylül tarihi itibariyle satışa sunulacak. 32 GB’lık model için 649 dolar fiyat belirlendi. Telefonun Türkiye çıkış tarihi ve fiyatı henüz açıklanmadı, ancak 3.800 lira seviyesinde olması bekleniyor.
Telefon; siyah, simsiyah, roze altın, altın ve gümüş renk seçenekleri eşliğinde satışa sunulacak.
iPhone 7 Başlıca Özellikleri
4.7 inç 1334 x 750 piksel çözünürlüklü ekran, 1400:1 kontrast oranı, 3D Touch
Fotoğrafçılık konularında az çok bir bilgi sahibi olduğumu düşünüyorum. Kendimi birçok zaman özellikle fotoğrafçılığa yeni başlayan ve ISO Nedir ? Diyafram Nedir ? Enstantane Nedir ? ve ISO, Diyafram ve Enstantane arasındaki ilişkinin nasıl olduğunu merak eden çevremdeki arkadaşlarıma sürekli anlatırken buluyorum. Bu anlatımları birde görsele döküp sizlere anlatmak istiyorum.
Fotoğrafçılıkta en temel olan konulardan birisi pozlamadır. Yani deklanşöre bastıktan sonra objektiften geçen ışığın filmi yada algılayıcıyı etkilemesiyle görüntünün oluşturulmasıdır. İşte deklanşöre basmakla başlayan fotoğraf çekme işleminin görüntünün oluşmasına kadar geçen süredir. Bu sürece pozlama adı verilir. Perde ile diyafram birlikte hareket ederek pozlamayı gerçekleştirir. Fotoğrafın çekilmesi için gerek perde hızını gerekse diyafram açıklığını ayarlamak gereklidir. Objektiften geçen ışığı, diyafram miktar olarak kontrol ederken, perde süre olarak kontrol eder ve filme yansıtır. Bununla birlikte diyafram hem ışığın miktarını ayarlarken hem de alan derinliğini ayarlar. Perde ise hem ışık süresini ayarlarken hem de fotoğraftaki hareket hissini kontrol eder.
Fotoğraf ışıktan oluştuğunu düşündüğümüz de bu ışığın objektiften içeri hangi miktarda gireceğini ayarlamamız fotoğrafçılıkta ki en büyük sorunlardan biridir. Eğer az ışık girerse düşük pozlama, çok ışık girerse fazla pozlama oluşacaktır. Diyafram, fotoğraf çekildiği anda objektifteki açıklık değeridir. Bu değer sayesinde hem fotoğraflarınıza netlik hem de alan derinliği katabilirsiniz. Genelde tüm fotoğrafçıların severek kullandığı bir değerdir. Diyafram değerleriniz ne kadar küçük olursa alan derinliğiniz artacak ve odak objenizin (örneğin portre çekimleri) arka planı flu bir hal alacaktır. (f1.4 - f1.8 gibi değerler). Tam tersi manzara çekimlerinde ise arka planda kalan dağlar ve tepelerin de net çıkmasını istiyorsanız diyafram değerinizi yükseltmeniz (f16, f22 gibi) gerekecektir.
Yukarıdaki bulunan fotoğraflardan da anlayacağınızı üzere diyafram değeri ne kadar küçük olursa objektiften giren ışık miktarı artacak, ne kadar büyük olursa ışık miktarı azalacaktır. Bu demek değildir ki sadece diyaframı ayarlayıp deklanşöre basalım. Diyaframı neye göre ayarlayacağız sorusunu sorduğunuzu duyuyorum. Diyafram ile birlikte kullanılan perde hızı yani enstantane ayarı ortak ikili olduğu için diyafram değerinizi enstantane ayarınız ile birlikte ayarlamadığınız zaman fotoğrafınızın pozlaması yanlış olarak ortaya çıkar. Bir örnek vermek gerekirse;
Görüldüğü üzere, diyafram değerinizi ne kadar doğru ayarladım diye düşünseniz bile enstantane ayarınızı doğru yapmadığınız zaman fotoğrafınızı yukarıda olduğu gibi az veya çok pozlanmış olarak ortaya çıkacak. Bunun tersini enstantane ayarınızı doğru yapıp diyafram değerinizi ayarlayamadığınız zaman da yaşarsınız.
Aslında enstantane değeri sensörün ne kadar açık kalıp, ışığı algılayacağı süredir ve saniye değerinde ölçülür. Mesela 1/8 saniye, 1/60s, 1/250s, 1/2000 s gibi yavaş pozlama süresinden, hızlı süreye doğru artan değerlerdir ve farklı çekim ortamlarına uygun olarak değiştirilebilir. Örnek olarak, hızlı tenis oyuncularını çekmek için 1/2000s gibi bir enstantane değeri uygundur. Parkta oynayan çocuk fotoğrafları için 1/250s, uyuyan bebek fotoğraflarıiçin 1/125s ile 1/60s arası uygun olabilir. Fotoğraf makinesini elde tuttuğumuz takdirde, ister istemez titreme olacaktır. Bu yüzden, en düşük 1/60s değerinde bir enstantane kullanılmalıdır. Bundan daha küçük değerler için Tripod önerilir, böylece titremeyi önleyerek net resimler elde edebilirsiniz.
Peki fotoğraf makinalarında otomatik modda bu değerleri kendisi ayarlarken biz nasıl fotoğraf çekerken hızlı bir şekilde bu ayarları yapabiliriz derseniz aşağıdaki resimde aynı fotoğrafı farklı enstantane ve diyafram ölçüleriyle çekebileceğinizi görüyorsunuz. Önemli olan doğru pozlamayı elde etmek. Diyelim ki enstantane değerimiz 1/15 te, diyafram değerimizde f/4 te. Kesişme noktamız 8. Burada 8 sayısının önemi ayne değeri enstantanemiz değiştiğinde tekrar elde etmek. Enstantanemiz 1/60 yaptık diyelim. Niye yaptık titremeden dolayı enstantaneyi artırmak istemiş olabiliriz. Enstantaneyi değiştiğimizde tekrar doğru pozlamayı elde etmek için 8 sayısını bulmalıyız. 1/60 daki 8 sayısını elde etmek için diyafram değerini f/2 yapıyoruz. Bu şekilde doğru pozlamayı elde etmiş oluyoruz.
Şimdi burada şunu ayırt etmemiz gerekiyor. Dedik ki f/4 – 1/250 pozlama değerleriyle elde edilen ışıkla f/16 – 1/15 pozlama değerlerindeki ışık miktarı aynıdır. Ancak unutmayalım ki diyaframın ve enstantanenin ikincil görevleri vardı. Neydi bunlar diyafram alan derinliğini ayarlıyordu enstantanede fotoğraftaki hareketi etkiliyordu.
Şimdi f/4 – 1/250 değerlerinde çekilen fotoğrafla f/16 – 1/15 değerlerinde çekilen fotoğraf ışık bakımından aynıdır. Ancak alan derinliği ve fotoğraftaki hareket hissi yönünden tamamen farklıdır. Şöyle ki f/4 – 1/250 değerlerinde diyaframımız açık ve alan derinliğimiz az ayrıca enstantane hızımız fazla ve fotoğraftaki hareket hissi yoktur. f/16 – 1/15 değerlerinde ise alan derinliğimiz fazla ve fotoğrafta hareket hissi vardır.
Alan derinliği ile ilgili olarak birkaç örnek fotoğraf göstermek istiyorum. Aşağıdaki fotoğraflardan da anlaşılacağı üzere diyaframı ne kadar fazla açarsanız yani diyafram değerini ne kadar küçük bir rakama getirirseniz alan derinliği küçülüyor. Tam tersini yaptığınızda ise alan derinliği büyüyor olduğunu görüyorsunuz.
Artık diyafram ve enstantane ayarının birbirinden ayrılamayan bir ikili olduğunu anlamışsınızdır. Şu anda ISO ne anlama geliyor ? ISO nasıl ayarlanıyor ? ISO değerinin anlamı nedir ? gibi kafanızda birçok soru olduğunu biliyorum.
Makinenizdeki ISO değeri, sensorun ışığa olan duyarlılığıdır. Bol ışıklı ortamlarda, ISO en düşük değerlerde yani 100 ISO’ya ayarlanabilir. Yeterli ışık olmadığı durumlarda ise ISO’yu yükseltmeniz gerekebilir.
Ancak yukarıdaki fotoğrafta da gördüğünüz gibi ISO değerleri yükseldiğinde fotoğrafta ”Noise” yani ”gürültü” veya gren’de artacaktır. Bu da maalesef fotoğrafın kalitesini ve netliğini düşürür. Bunun nedeni algılayıcılarda ISO’yu artırdığınızda algılayıcıya giden elektrik miktarı artar. Buda sensörde hücreler arasındaki etkileşimi artırarak kumlanmaya neden olur. Filmlerde bunu çok görmesek te günümüzdeki DSLR makinelerde özellikle ışığın yetersiz olduğu ortamlarda bu kumlanma durumuna çok rastlarız. Özellikle ISO 800’den sonra kumlanma bariz biçimde kendini hissettirir. Işığın yeterli olduğu ortamlarda iso değeri 100’lerde durması en iyisidir. Yapılacak çekim tekniğine göre ışık yetersiz kalırsa ISO’yu artırabiliriz.
Madem fotoğrafın kalitesini düşürür, o zaman neden ISO yükseltilir diye sorguluyor olabilirsiniz. Maalesef bazı durumlarda, fotoğraf çekimi için ışık kalitesi çok da iyi olmayabilir ve bilhassa hareketli kişileri çekiyorsanız, fotoğraflarınız bulanık ve kalitesi düşük çıkar. Bu durumda ISO’yu muhakkak yükseltmeniz gerekir böylece enstantane değerini de arttırıp, hareketli çekimlerin bulanık ve titrek çıkmasını önleyebilirsiniz.
ISO Değerini Nelere Göre Karar Verip Değiştirmeli?
Çekmek istediğimiz konu hareketli mi? Eğer konu hareketliyse daha yüksek enstantane değerine ihtiyacınız olacak, dolayısıyla daha yüksek ISO kullanmanız gerekecek.
Ortamdaki ışık ne düzeyde? Objeniz ne kadar ışık alıyorsa ona göre bir ISO değeri belirlemeniz gerekecek.
Tripod kullanıyor musunuz? Tripodunuz varsa yüksek enstantaneye gerek olmayabilir çünkü sabit kalan makine 30 saniye bile olsa düzgün çekim yapabilir. ISO’yu yükseltmenize gerek kalmaz.
Gürültü istiyor musunuz? Bazı fotoğraflar da gürültü (noise) istenebilir, film efekti verdiği için kullanılabilir. Bu durumda yüksek ISO kullanmalısınız.
Tüm bu anlattıklarımı ise Kamera Simülatörü ile deneyerek kendinizde uygulamalı olarak görebilirsiniz.
Her fotoğrafçının dediği gibi: "Işığınız bol olsun"
Robert Downey Jr. , Scarlett Johansson , Chris Evans , Gwyneth Paltrow , Jeremy Renner
Senaryo
Jack Kirby , Stephen McFeely , Christopher Markus
[/content]
[content title="Filmin Özeti"]
Ultron Çağı filminden sonra Yenilmezler ekibinin giriştiği bir başka macera, oldukça büyük çaplı maddi ve manevi hasarlara neden olmuştur. Bu durum, Amerikan Hükumeti'nin yenilmezlere karşı giderek daha hoşgörüsüz bir tavır takınmalarına yol açar. Sonunda kahramanların sadece ihtiyaç duyulduğu zaman ortaya çıkacakları bir sistem kabul edilir. Ancak Kaptan Amerika (Chris Evans), yakın arkadaşı Bucky'i (Sebastian Stan) kurtarmak için girişimde bulununca Yenilmezler arasında sürtüşme çıkar. Kahramanlar, Kaptan Amerika'nın önderliğindeki bağımsız hareket etme yanlıları ve Iron Man'in (Robert Downey Jr.) başını çektiği hükumet yanlıları olarak ikiye bölünürler ve bir iç savaş patlak verir. Bu esnada yepyeni bir düşman daha ortaya çıkacaktır.
Marvel dünyası hep ilgili çekmiştir. Sene başında da yılın en başarılı filmlerinden biri haline gelen Deadpool ve aslında ilk defa Marvel evreninde bu kadar laf ebesi bir karakterin ilk defa beyazperdeye aktarılmış olması da Deadpool'u yılın en iyi süper kahraman filmi haline getirmişken Marvel yılın ikinci bombasını patlattı. Bu bomba Kaptan Amerika: Kahramanların Savaşı - Captain America: Civil War da diyebilirim.
İlk olarak söylemek istediğim film bana biraz Avengers tadı verdi desem yalan olmaz. Birçok sinemaseverin de aynı düşüncede olduğuna eminim. Avengers kadrosundan sadece Hulk ve Thor un yer almadığı, onların yerine Ant-man, Black Panther ve Örümcek Adam ın kadroya katıldığı film kesinlikle Avengers filmlerinden daha başarılı bir film.
Ancak filmde bana göre en büyük eksiklik süper kötü nün yer almaması. Belki biraz hikaye için ipucu versek de filmde siz bu eksikliği hissediyorsunuz. Başarılı dövüş sahneleri, Örümcek Adam ın Iron Man ile garip tanışma muhabbeti, Ant Man in yeni yeteneği, Marvel in Afrika kökenli ilk süper kahramanı Black Panther ve Winter Soldier ın karizması filmin öne çıkan yanları.
Filmin konusu hakkında bu bölümde açıklayacaklarım bir miktar spoyler içermektedir. Bilginiz olsun.
İlk Avengers filmi, The Winter Soldier, Age of Ultron ve bu filmin başında yaşanan, değinemeyeceğimiz olaylardan sonra Birleşmiş Milletler Avengers ekibinden Socovia Anlaşması’nı imzalaması istiyor. Iron Man kendilerini kontrol eden bir mekanizma olması gerektiğini savunarak bu anlaşmayı imzalamaları gerektiğini savunurken Kaptan Amerika ise politikanın günden güne, kişilere bağımlı olarak değiştiğini öne sürerek anlaşmanın imzalanmasına karşı bir duruş sergiliyor. Fitilleri bu fikir ayrılığında yakılan anlaşmazlık, hikâyeye Bucky “Winter Soldier” Barnes ve filmin kötü adamı Helmut Zemo’nun katılmasıyla büyüyor ve ekibimizde kutuplaşmalar başlıyor.
Tüm dünya Avengers’ın yaptıklarını sorgulamaya başlıyor. Yaptıklarının iyilik mi yoksa daha fazla mı yıkım getirdiği konusunda zaten bir iç hesaplaşmada olan ekibin yanına Amerikan Dış İşleri Bakanı geliyor. Bakan, Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan ve 117 ülkenin imzaladığı bir anlaşma ile Avengers’ın BM’e bağlı çalışmasını ve kurul onay verirse göreve atanacağını belirtiyor. Tabii bunun için öncelikle kahramanlarımızın imzalaması gerekiyor. İlk başta kahramanlar arasında bir toplantı yapılıyor. Ardından imzalayan ve imzalamayanlar arasında minik bir ayrım oluyor. Genel olarak imzalandığı için Black Widow yani Natasha Romanoff BM konferansına gidiyor. Bu sırada patlatılan bomba yüklü araç, Nijerya kralının ölmesi derken işler çığırından çıkıyor.
Önce bombayı patlatanın kimliği Kış Askeri olarak açıklanıyor. Ardından da Captain America’nın Kış Askeri yani arkadaşı Bucky’i korumak üzerine olan süreçte taraflar daha keskin bir şekilde belli olmaya başlıyor. Sonrası da malum birbirleri arasında minik bir savaş çıkıyor. Bu savaş sırasında hem kadroya yeni isimler dahil oluyor, hem de önemli karakter hikayeleri ortaya çıkıyor. Bu noktada çok fazla detay vermeyeceğim çünkü filmi izlerken hikaye konusunda pek sürpriz bozulmasın istiyorum.
Filmde yer alana karakterlere bakarsak Avengers’tan daha bol bir kadro olduğunu söyleyebiliriz; Iron Man, Captain America, Falcon, Black Widow, Hawkeye, Ant-Man, Spider-Man, Winter Soldier, War Machine, Black Panther, Scarlet Witch ve The Vision. Merak edilen soru ise Hulk ve Thor’un olup olmadığıydı. Maalesef bu ikili kadroda yer almıyorlar.
Tüm sinema tarihinin gelmiş geçmiş en kalabalık süper kahraman filmini çekmek Russo’ların sırtına yüklenmiş ağır bir yüktü. Filmin bekleme süreci benim için heyecan verici olsa da, işin derinine bakınca beliren kaygıları fark edebiliyordunuz. Zira daha önce beyazperde de denenmemiş bu olayın, başarısız bir şekilde ortaya çıkabileceğini düşünüyordum açıkçası.
Filmi izlediğimde ise Russo’ların bu kadar kalabalık bir kadroyu dengede tutmayı çok iyi başardığını gördüm. Bu en fazla havaalanı sahnesinde açık ve net bir şekilde görülse de her karaktere ayrı ayrı bakınca da belli oluyor. Ant-Man’in kahramanlık hevesi ile girdiği aleme eskisi gibi suçlu devam edişi, Wanda’nın felaket sonrası yaşadığı travma, Parker’ın yeni yeni alıştığı bu işe karşı bakış açısı…
Her biri karakter kendi tekelinde etkileyici olmuş. Öyle ki takımlar ilk açıklandığında War Machine’in Team Iron Man’de, Falcon’ın Team Cap’de bulunuşlarını takım liderlerinin arkadaşları o takımlarda olacak gibi düşünülse de film bu düşünceyi bile muazzam bir şekilde çürütüyor. Zira yasa ilk ortaya çıktığında ekip tartışırken fikirlerini ortaya ilk koyanlar Rhodes ve Sam. Yani seçtikleri tarafların sadık kalmakla zerre ilgisi yok.
Filmin izleyiciye aktardığı çok fazla şey var. Ancak öncelikle aksiyon sahnelerini aradan çıkarmak adına etrafımda filmi izleyen en az 50 kişinin Havaalanı sahnesini överken yakaladım. Çünkü ortada izleyip izleyebileceğiniz en kaliteli süper kahraman dövüşü var. 12 kişi ile kalabalık bir savaş sahnesi çekmeyi başaran yönetmenlerimiz, her karakteri gerektiği gibi kullanmasını çok iyi biliyorlar. Koreografiler gerçekten çok başarılı. Bu da aksiyon sahnelerinin su gibi akmasına neden oluyor. Özellikle havaalanındaki savaş sahnesi, tüm çizgi roman filmleri arasında zirvede yer alacak bir sahneydi. Tüm filmde olduğu gibi bu sahnede de tüm karakterler hak ettiği süreyi almış. Yine tüm filmde olduğu gibi, Ant-Man ve Spider-Man bu sahnedeki zaten yüksek olan eğlence seviyesini onun da üstüne çıkarıyor.
Ayrıca diğer filmlerde gördüğüm aksiyon sahnelerinin tam bir cümbüşe neden olması problemiyle de karşılaşmıyorsunuz. Aksiyon sahneleri çok berrak ve hiç kafa karıştırmıyor. Herkes birbirine girdiğinde bütün hareketleri tek tek ve çok net seçebiliyorsunuz. İzlerken aldığım zevk bana Mad Max: Fury Road’un aksiyon sahnelerinden aldığım tadı hatırlattı. Fakat nedense filmin başındaki Crossbonesile olan hızlandırılmış sahne bu sahnelerin kalitesini yakalayamamış. Captain America: Civil War, Marvel Sinema Evreni’nin en uzun filmi. Bu kadar uzun bir filmde, seyircinin nefes alması için temponun zaman zaman yavaşlamasını beklemek normal. Fakat bu yavaşlamalar bazı romantik sahneler gibi hikâyeden sapmalara yol açmış.
Bundan ayrı olarak, kahramanlarımızın her ülke seyahati acayip bir aksiyon zinciriyle sonlanmakta. Sıkılmayı bir kenara bırakın, adam akıllı dinlenemiyorsunuz bile. Bu filmin, vermesi gerektiği duygu ve düşünceleri veremediği anlamına gelmiyor. Sadece yapımın seçtiği anlatım dili aksiyondan geçmiş.
Senaryoya konusuna gelecek olursak, Disney’in The Force Awakens’tan çok iyi ders çıkarttığını anlıyorsunuz. Fragmanlarda izlediğim her şey tam anlamıyla birer ters köşe. Bir süperkahraman filmine hepimizin başını sonunu ezbere bilmiş vaziyette girdiğimiz şu yıllarda, Civil War hikayesiyle meraklandırmakta oldukça usta. Özellikle Baron Zemo üzerinden beklenenden çok farklı bir öykü konuluyor. İç Savaş mevzusu temelde otururken, geri kalan her şey düşündüğümün bir çıt ötesinde.
Baron Zemo mevzusuna girmişken film hakkında biraz detaylara atlayalım. İzlemeyenler için anlattıklarım biraz spoyler tarzında olabilir. Benden söylemesi.
Baron Zemo hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Daha önceki filmlerden de pek hatırlamıyorum. (Hatta hiçbir film de yer almamış da olabilir.) Zemo filmde kötü adam olarak görülebilir, ama şu zamana kadarki en anlamlı ve benimde hak verdiğim karakterlerden biri oldu. Sokovia’da ölen ailesinin intikamını almak isteyen bir babanın yaptıkları, bir yandan savaşı körükleyen şey iken diğer yandan ortaya çıkan yasayı derin kılan bir öğe. Filmin ilk yarısı, salondan hayal kırıklığına uğramış halde çıkacağımı düşünürken finale doğru Zemo için açığa kavuşan mevzu, aslında filmi asıl anlamlı kılan nokta.
Zemo karakterinin beklenenden farklı olarak filmin sonlarındaki düşüncelerini açıklamasının yanında öykünün en önemli iki karakteri olan Tony ve Steve’in ahlaki çatışması, filmin her anında kendini belli ediyor. Özellikle Bucky üzerinden finale doğru bir düşmanlık oluşuyor. Zemo’nun da katkılarıyla, havaalanının hemen ardından süper kahraman filmleri furyasının en iyi solo dövüşünü izliyoruz. İron Man'in tek başına hem Kaptan Amerika ile hem de Kış Askeri ile kapışması bana adil gelmedi :)
Birde filmin Black Panther tarafı var. Bu konuda Civil War ilk duyrulduğunda kadronun Iron Man-Cap harici tek belli kahramanı Black Panther’di. Buradan filmde epey önemli bir yer kapladığını anlamıştım. Aynen öyle de oldu. Önce başa, ardından sona baktığınızda karakterin gösterdiği gelişimi görüyorsunuz. Bu sayede Black Panther solo filmi öncesi kendisini tanıtmayı ve sevdirmeyi başardı. Kostümüyle, dövüş sahneleriyle izleyicinin karşısında mükemmel bir karakter var. Fakat yeni Black Panther filmine kadar Spider-Man’de yaşadığım doyumsuzluğu yaşamanız muhtemel. T’Challa’yı oynayan Chadwick Boseman oyunculuğuyla son derece başarılı. Bakalım Black Panter'in solo filmi nasıl olacak merak ediyorum.
Spider-Man demişken, Spider-Man ve Ant-Man filmin en komik ve eğlenceli öğelerinden. Bugüne kadar sinemalarda izlediğim beş Spider-Man filminin içinde, çizgi romanda yansıtılan Spider-Man karakterine en yakın canlandırma bu filmde yer almış. Tom Holland o kadar sevimli ve eğlenceli bir karakter çizmiş ki, hikayeye çok büyük bir katkısı olmamasına rağmen hem de. Eğer yarattığınız evrene yeni bir karakter eklemek istiyor ve ilk filmde seyirciye bu karakteri nasıl tanıtırım diye düşünüyorsanız Captain America: Civil War filmini örnek alabilirsiniz. Bütün kahramanlar tam tadında kullanılmış. Ne az ne de fazla kullanılan karakter var. Russo biraderlerin bu kadar fazla karakteri bu kadar iyi kullanması, Infinity War filmleri için umutlandırıcı bir etken.
Captain America: Civil War, muhtemelen 2 ay önce vizyona giren Batman v Superman ile de epey karşılaştırılacaktır. Ancak ikisinin de farklı tarza sahip olduğunu belirtmem gerek. Örneğin Batman v Superman’e eğlenceli ya da komik değil şeklinde eleştiriler olmuştu. Captain America: Civil War, konsept olarak Batman v Superman’den çok daha farklı durumda. Daha eğlenceli, daha aydınlık, daha komik ve gerçek dünya şehirleri üzerinde geçtiği için kısmen daha gerçekçi. Batman v Superman ise daha karanlık, daha ciddi, gerçek olmayan yerler ve dünyada geçtiği için çok daha farklı tarzdaydı.
Marvel filmleri arasında bir konumlandırma yapmak gerekirse diyeceğim ancak o kadar çok Marvel filmi var ki, uzun zaman önce böyle bir sıralama yapmayı bıraktım. En eğlenceli filmlerden biri olduğu, hatta Avengers: Age of Ultron’dan daha güzel olduğunu söyleyebilirim. Ultron’u izlerken bu filmi izlediğim kadar zevk almamıştım. Ancak kahramanlar arasındaki dava sizi de kim haklı kim haksız diye film boyunca düşündürmeye itiyor. Bu da bir karaktere karşı soğumanıza sebep olabilir. Filmin en riskli kısmı da bu olsa gerek.
Müzikler konusunda yine öyle dikkate değer bir müzik ya da beste bulunmuyor. Önceki filmlerde olduğu gibi bu filmde de ağzıma herhangi bir melodi takılmadı. Genel olarak söylersem, filmden çıktığımda epey keyif almıştım. Arasız izlememe rağmen 2 saati aşkın sürenin nasıl geçtiğini anlayamadım. Bu anlamda da epey sürükleyici bir film olmuş.
Filmin en çok sevdiğim tarafı ise daha olgun bir tarza sahip olması. İnsanların öldüğünü acı çektiğini görebiliyoruz. Espriler Avengers deki gibi çok fazla değil, az ve öz. Görseller konu süper kahraman filmi olunca izleyicinin beklentilerini karşılar derecesinde.
Captain America: Civil War kesinlikle ve kesinlikle sinemadan yüzünüzde bir gülümsemeyle ayrılmanıza neden olacak bir film. Captain America: Civil War, Marvel Sinematik Evren’in en iyi filmi olur mu bilinmez fakat bu unvanın en büyük adaylarından biri olduğu su götürmez bir gerçek.
Sonuç olarak filme X-Men Days of Future Past ten sonra yapılmış en başarılı süper kahraman filmi diyebiliriz. Bugün vizyona girecek olan yeni X-men filmine kadar bu tarzı seven izleyicilerin keyifle vakit geçireceğini düşündüğümüz filmi kaçırmayın derim.
Benim gibi sizde yurtdışı gezi hayali kuruyor ve öncelikle Avrupa ülkelerinden başlamak istiyorsanız bilin ki vizesiz girebileceğiniz avrupa ülkeleri balkan ülkelerinden başkası değil. Yani hayalini kurduğunuz Paris, Berlin, Roma, Barcelona, Amsterdam gibi şehirler ise vize almadan adımınızı attırmıyorlar. Bu şehirlere girebilmek için mutlaka vize gerektiği için her ülke için ayrı ayrı vize başvurusu yapmak yerine Schengen Vizesine başvurarak birliğe üye tüm ülkelere özgürce seyahat edebilirsiniz. Tabi bunun için önce bir pasaportunuzun olması gerekmekte. Pasaport nedir ve nasıl alınır ? ile ilgili olarak ayrıntılı bir yazım var gözatabilirsiniz. Şimdi geçelim asıl konumuz olan Schengen vizesi nedir, schengen vizesi nasıl alınır, schengen vizesi kaça mal olur, schengen vizesini hangi ülkeden alırsam daha kolay olur, schengen vizesini kaç yıllık almalıyım ? gibi sorulara...
Lüksenburg'ta küçük bir kasaba olan Schengen, 1985 yılında 5 ülke arasında imzalanmış olan sınır kapılarındaki polis ve gümrük kontrollerini ortadan kaldırıp üye ülkeler arasında rahatça dolaşım hakkı sağlayan bir anlaşmadır. Sonradan bu rahatlığı gören diğer ülkelerde bu anlaşmayı imzalayarak toplam da 26 avrupa ülkesi haline gelmişlerdir. Schengen vizesi aslında üye ülkelerin vatandaşlarına sınır kapılarından rahatça diğer ülkelere seyahat özgürlüğü getirmesiyle bilinmektedir. Yani Schnegen Birliğine üye herhangi bir ülkeye gittiğiniz anda, direk olarak diğer üye ülkelere geçiş yapabiliyorsunuz.
Schengen vizesi aldık diye avrupanın tüm ülkelerine rahatlıkla gezerim düşüncesi olmasın kafanızda. Avrupa da olup ta Schengen üyesi olmayan devletler de var. Bunlar;
Arnavutluk (Vizesiz )
Beyaz Rusya (Vizesiz )
Bosna Hersek (Vizesiz )
Bulgaristan (Ama Schengen Vizesi ile giriş yapabilirsin.)
İngiltere (Birleşik Krallık Vizesi alacaksın.)
İrlanda (Birleşik Krallık Vizesi alacaksın.)
İskoçya (Birleşik Krallık Vizesi alacaksın.)
Karadağ (Vizesiz )
Kosova (Vizesiz )
Makedonya (Vizesiz )
Romanya (Ama Schengen Vizesi ile giriş yapabilirsin.)
Sırbistan (Vizesiz )
Ukrayna (Vizesiz )
Rusya (Vizesiz )
Schengen vize başvurusunda unutulmaması gereken bu vizenin çeşitleri ve hangi ülkeden giriş yapmak istediğin. Schengen vizesi alırken avrupada hangi ülkeden giriş yapacaksanız o ülkenin Schengen vizesine başvurman gerekir. Bir de yapacağın başvurunun tek giriş mi, çift giriş mi yoksa çoklu giriş vizesi mi olduğunu aklından çıkarma. Şimdi bu vize çeşitlerini inceleyelim.
Tek Giriş Schnengen Vizesi: Tüm Schengen bölgeisine sadece 1 kez giriş hakkı veren başvurudur. Bu demek oluyor ki Schengen bölgesine 1 defa giriş - çıkış yaptıktan sonra vizenin ömrü doluyor. Tekrar başvuruda bulunman gerekecek.
Çift Giriş Schengen Vizesi: Bu vize de tek giriş vizesinin 2 giriş hakkı tanıyan halidir. Başka bir özelliği yoktur.
Çoklu Giriş Schengen Vizesi: En güzel Schengen vizesidir. Vize süresinin bitimine kadar istediğiniz kadar Schengen bölgesine giriş - çıkış yapabilirsiniz. Ancak burda unutulmamalıdır ki size verilen vize 1 yıllık olsa da hangi ülkenin Schengen vizesini aldıysanız size içerde kalma süresi verdikleri için bu süreyi aşmadan istediğini kadar giriş - çıkış yapabilirsiniz.
Schengen vizesi genel evraklar;
En az 6 ay geçerli bir pasaport (En az 2 sayfası boş olacak)
Pasaportunuzun ilk sayfası ve son sayfasının fotokopileri
2 adet biometrik fotoğraf (Gideceğiniz ülkeye göre değişir)
Otel ve uçak rezervasyonlarınızın fotokopileri (Örnek siteler için tıklayınız)
Seyahat sağlık sigortası
Banka hesap cüzdanınız (Kalacağınız gün sayısı boyunca günlük 50-70 euro civarında olsa yeterli)
Varsa üzerinize kayıtlı olan tapular,araç ruhsatlarının fotokopileri
Vize talep formu (Konsolosluk veya onların aracı kurumlarının websitesinde bulunur)
Schengen vizesi çalışanlar için gereken evraklar;
Şirketin antetli kağıdına yazılmış olan seyahatinize ilişkin dilekçe
Şirket imza sirküleri
Faaliyet Belgesi
Ticaret sicil gazetesi fotokopisi
Sigortalı işe giriş bildirgesi
Son 3 aylık maaş bordrosu
Schengen vizesi işverenler için gereken evraklar ;
Şirketin antetli kağıdına yazılmış olan seyahatinize ilişkin dilekçe
İmza sirküleri
Vergi levhası fotokopisi
Faaliyet belgesi
Ticaret sicil gazetesi fotokopisi
Schengen vizesi Öğrenciler için gereken evraklar ;
Öğrenci belgesi
18 yaşını doldurmamış ise anne ve babadan muvafakatname
Schengen vizesi Ev hanımları için gereken evraklar
Dilekçe
Evli ise evlenme cüzdanı
Evli ise eşinin değilse ailesinin durumunu kanıtlayıcı evraklar
Tüm bu evrakları toparladınız ve artık başvuru sırası geldi. Şimdi kara kara düşünüyorsunuz acaba hangi ülke daha kolay Schengen vizesi veriyor diye. Benim yaptığım araştırmalar neticesinde en kolay Schengen vizesi alabilmek için akdeniz ülkelerine başvurun. Birçok kişi Yunanistan veya İtalya'dan 1 yıllık çoklu giriş vizesi alabilirken Danimarka, Norveç, İsveç, Almanya gibi ülkeler ya 2-3 aylık ya da hiç vermiyorlar. Aklınızda bulunsun.
Son zamanlarda yurtdışı için gezi planları yapmakta iken tabi pasaport ve vize hakkında da araştırma yapmaktayım. Aslında pasaport olayını az çok bilsem de yinede araştırmadan işe başlamak istemediğim için yaptığım araştırma sonucunda elde ettiğim bilgileri de bu yazım da sizinle paylaşmak istiyorum.
Öncelikle gideceğiniz ülkenin vize isteyip istemediğinden emin olmak lazım. Sonrasında da gideceğiniz ülke hakkında Google da yapacağınız arama ile birçok bilgiye ulaşabilir veya seyehat acenteleri ile iletişime geçerek gideceğiniz ülke hakkında detaylı bilgi de alabilirsiniz.
Şimdi seyehat edenlerin en büyük sorunu olan "Pasaport Nedir?" - "Pasaport Nasıl Alınır?" - "Vize Nedir?" - "Vize Nasıl Alınır?" soruları hakkında kendimce bulduğum cevapları paylaşmaya başlayalım.
Pasaport Nedir? diye soracak olursanız, çoğu kişinin bildiği gibi yurtdışına çıkacak kişilerin ülke içinde kullandıkları kimlikleri gibi yurtdışında kullanabilecekleri kimlik türüdür. Ülke dışına çıkacak kişiler mutlaka pasaport çıkartmak zorundadırlar. Ancak son zamanlarda geziseverler Gürcistan gibi bazı ülkelere sadece T.C. kimliği ile girebilmektedirler.
Pasaport Çeşitleri Nelerdir ? Hangi Tür Pasaport Alınır ? sorularının cevabı ise; ülkemizde 2010 yılından itibaren dünyanın diğer ülkelerinin de kullandığı elektronik pasaport kullanılmaya başlanmıştır. Bu pasaportlar çipli olup bu sayede gideceğiniz ülkede bulunan saha memurları bütün bilgilerinize anında ulaşım sağlayabilirler.
Gelelim bu pasaportların çeşitlerine. Genelde renklerine göre ayırt edilen pasaportlarımız 4 çeşittir.
Yeşil Pasaport - Huhusi
Bordo Pasaport - Umuma Mahsus
Siyah Pasaport - Diplomatik
Gri Pasaport - Hizmet
Yeşil Pasaport, Gri Pasaport ve Siyah Pasaport sahibi olabilmeniz için şahsi olarak veya anne ve babanızın devlet kurumu ile bağlantısının olması gerekmektedir. Ancak anne veya babanızın devlet kurumu bağlantısı bilin ki sizi bir yaşa kadar koruyacak ve bu yaştan sonra bu hakkınız elinizden alınacaktır. Aslında elinizden alınan sadece pasaportunuz değil, bu tür pasaport sahiplerinin birçok ülkeye vizesiz girme hakkını da kaybetmiş olacaksınız. Sonrasında ise bordo pasaporta başvuru yapmanız gerekmektedir. Tabi bordo pasaport demek vize derdiyle uğraşmaya başlamak demek olduğunu hatırlatırım.
Pasaport başvuru işlemleri nelerdir ? Pasaport alırken nelere dikkat edilir ? Pasaport başvuruları için öncelikle e-pasaport sitesinden sıra almanız gerekmektedir. Sonrasında ise anlaşmalı bankalardan birine giderek TC kimlik numaranızı verip hem defter bedeli hem de harç bedelini talep ettiğiniz süre kadar ödeyerek ıslak imzalı ve "Tahsil Edilmiştir" kaşeli dekontlarınızı alıyorsunuz. Eğer bankadan aldığınız dekontta tahsil edilmiştir kaşesi ve ıslak imzası yoksa emniyet dekontlarınızı kabul etmiyor. Haberiniz olsun. Bu arada bankalarda ödenecek harç ve defter bedelleri aşağıdaki gibidir. Bir hatırlatma: Yeşil ve Gri Pasapot sahipleri sadece defter bedeli ödüyor. Harç ücretinden muaf tutuluyorlar.
Harç Bedeli
Defter Bedeli
Toplam
6 AY
111,7TL
87,5TL
199,2TL
1 YIL
163,3TL
87,5TL
250,8TL
2 YIL
266,4TL
87,5TL
353,9TL
3 YIL
378,3TL
87,5TL
465,8TL
4 - 10 YIL
533,1TL
87,5TL
620,6TL
Pasaport için gerekli harç ve defter bedellerini yatırdık ama pasaport alırken ne tür evraklar gerekir ? dediğinizi duyar gibiyim. Gelelim Pasaport Nasıl Alınır ? Pasapor alırken nelere dikkat edilir ? sorularının cevaplarına...
Pasaport alırken herkesin mesleğine göre ayrı evrak istendiğini söylemek isterim. Ama özetle değerlendirecek olursak mesala öğrenciler için pasaport başvuru evrakları neler hemen burdan başlayalım.
Öğrenciler, yurtdışı seyehatlerinin eğitim amaçlı olduğunu öğrenci işlerinden doldurdukları harçsız pasaport dilekçesi ile vergi dairesinden aldıkları onay sonrasında pasaport harç ve defter bedeli için anlaşmalı bankalar aracılığı ile sadece defter bedelini ödüyorlar. Harç bedeli ödemiyorlar. Bu işlemler tamamlandıktan sonra ise aşağıdaki evrakları tamamlamaları gerekiyor. Evrakları toplayana kadar emniyetin e-pasaport sitesinden randevu tarihi alabilirsiniz.
Eğer öğrenci değilseniz herhangi bir indiriminiz olmuyor. Diplomatik pasaport sahipleri herhangi bir ücret ödemeden, yeşil ve gri pasaport sahipleri ise sadece defter parası ve bordo pasaport sahibi iseniz tüm harç bedellerini ödemek zorundasınız.
Bordo Pasaport (Umuma Mahsus) Başvuru Evrakları
Nüfus Cüzdanı Aslı
Önceki pasapotunuz - Varsa
Son 6 ay içinde çekilmiş 2 adet biyometrik fotoğrafınız (Arkası beyaz fon)
Bankaya ödemeniz gereken harç ve defter bedeli tutarların dekontları
Yeşil Pasaport (Hususi)
Matbu talep formu veya mühürlü belge aslı
Nüfus cüzdanı aslı
Önceki pasaportunuz - varsa
Son 6 ay içinde çekilmiş 2 adet biyometrik fotoğrafınız (Arkası beyaz fon)
Bankaya ödemeniz gereken harç ve defter bedeli tutarların dekontları
Bu evraklar ile randevu tarihi ve saatinde emniyet müdürlüğüne pasaport sahibinin kendisinin gitmesi gerekmektedir. Randevu saati gelince pasaport sahibinden birkaç imza ve parmak izi aldıktan sonra işlemler tamamlanmış olacak. Pasaportunuz ortalama 1 - 2 hafta içerisinde adresinize teslim edilecektir.
Peki pasaport almakla yurdışına çıkılır mı? Tabi ki HAYIR ! Başımızın belası Vize olayına geçelim birde...
Vize Nasıl Alınır ? ve Vizeye Nasıl Başvurulur ? konularında ise tüm vize işlemlerinde neredeyse aynı evraklar ve belgeler aynı olmakla birlikte vize ücretleride ülkelere göre değişiklikler olabiliyor. Genelde konsolosluklardan alınan vizeler dışında e-vize ve kapı vizesi de alınabiliyor. Aslında 5 farklı vize çeşidi var. Bunlar:
Kapı Vizesi nedir? Kapı Vizesi Nasıl Alınır?
Kapı vizesi aslında en kolay vize çeşididir. Kapı vizesi veren ülkenin sınırından geçer geçmez otel ve uçak bileti rezervasyonlarını göstermeniz haline belirli bir ücret karşılığında pasaportunuza vize işlenmesi durumudur.
E-vize Nedir ? E-vizeye nasıl başvuru yapılır ?
Bu vize çeşidi de normal vize alır gibi ancak direk internet ortamından yapacağınız başvuru ile alınan vizedir. Bu vize genelde bir döküman şeklindedir. Bu tarz bir e-vize alabilmek için gittiğiniz ülkenin resmi turizm websitesinden yaptığınız başvuru kabul edildiği taktirde bir çıktı alıp bu çıktıyı da ülkeye girişte göstermeniz halinde rahatça gezinize devam edebilirsiniz. Örneğin Dubai e-vize ile girilebilecek ülkelerden biridir.
Ülkeye girişte verilen kartla seyahat nasıl edilir ?
Bu vize çeşidi ise bir nevi vize istemeyen ülkeler listesinde yer alan bir ülkeye girişte verilen ve süreli olan kartlardır. Pasaport kontrol noktasında verilen bu kartlar ülkeden çıkarken geri alınır. Sakın bu kartı kaybedeyim demeyin. Sonra çıkışta başınıza büyük iş alırsınız.
Vize ile seyahat nasıl edilir ? Normal vize nasıl alınır ?
Sizi belki de en çok uğraştıracak bu tür bir vize isteyen ülkeye gitmeye çalışmak olacaktır. İlgili ülkenin aracı kurumu veya bizzat konsolosluğuna gidilerek alınması gerekmektedir. İlk başvuruda muhakkak sizi görmek isteyecekler ama 2. veya 3. kez vize alınmak istenmesi halinde aracı kurumlar bu vize işlemlerini yürütebilirler. Sizden isteyecekleri evrakları mutlaka eksiksiz olarak hazırlayın.
Genelde istenecek evrakların bazıları;
Son 6 ay içinde çekilmiş arka fonu beyaz vesikalık fotoğraf
Seyahat sağlık sigortası (min. 30 bin Euro teminatlı)
Bordrolu çalışan veya vergi mükellefleri için her ülkeye göre değişen dökümanlar
Vize başvuru formu
Otel ve uçak rezervasyonları
En az 6 ay geçerlilkiği olan bir pasaport
Tüm bu evraklar aslında kolay hazırlanabilecek evraklar. Asıl önemli olan vize başvurusu esnasında takındığın tavır olacak.
Vize başvurusu esnasında olabildiğinde sempatik olmaya çalışın.
Size sorulan sorulara net cevaplar vermeye özen gösterin.
Hazırladığınız evraklar şeffaf bir dosyanın içinde istendiği taktirde verilmeye hazır olsun.
Heyecan yapmadan size sorulan soruları sakin bir şekilde cevaplayın.
Sakın ama sakın yalan söylemeyin. Yok ben söylerim dersen de sakın yakalanma. Direk red yer mimlenirsin.
İngilizce sorulacak sorulara sadece "Yes, No, i want, tourist" gibi kısa cevaplar ver. Adamları etkilemek için grammer kullanayım deme rezil olur kalırsın sadece. (Tabi ben ingilizceyi sular seller gibi biliyorum dersen başka)
Herşey yolunda giderse genelde vizeler 1-2 hafta içerisinde düzenlenip ya kargo ile adresine gönderiyorlar ya da bizzat gidip konsolosluktan alabiliyorsun.
Vize ücretleri genelde 60 Euro civarında oluyor.
Eğer vizen çıktıysa muhakkak vizeni kontrol et. Turist vizesi mi, öğrenci vizesi mi yoksa çalışma vizesi mi diye. Eğer yanlış bir vize türü almışsan işin yaş. Tekrar başvuru yapman gerekebilir.
Buraya kadar herşeyi tamamladıysan artık yurtdışına çıkmaya hazırsın. Hemen otel rezervasyonunu yaptırıp uçak biletlerini alıp ver elini yurtdışı diyeceksin ama bir ufak eksikliğimiz daha olduğunu hatırlatmak istiyorum. O da yurtdışı çıkış harcı...
Yurtdışı çıkış harcı, genellikle 15 TL olup ister bankalardan "Yurt dışı çıkış harcı" adı altında, istersen de havalimanlarında bulunan gişelerden ödeme yaparak karşılığında aldığınız pul ile gümrükten geçebilirsiniz.
Artık yurt dışı çıkış harcımızı da ödediğimize göre başka yapacağımız hiçbirşey kalmadığını söyleyebilirim. Sadece yapacağınız seyahatin planı ve rotası cebinizde olsun yeter.
Umarım vermiş olduğum bilgiler işinize yarar.
Yine de aklınıza takılan herhangi bir soru olursa iletişim bölümünden veya yorum kısmından bana ulaşabilirsiniz.